*Alma verme
dengesi. Vermeden alamazsınız.
Verdiğiniz şey size kat be kat geri döner.
Para, sevgi, iyilik
olabilir. Bu bir terazi gibi dengededir. Ne kadar verirseniz o kadar alırsınız.
Ve hiçbir şey bedelsiz
gelmez. Burada da denge şarttır. Ne alırsanız alın bedelini ödemek
zorundasınız.
*Gerçek refah dışta
değil içte başlar. Siz önce zihninizde varlık bilincini içsel düzeyde
oluşturacaksınız, bu daha sonra dışınızdaki dünyaya yansıyacak.
İnsanlar bir şeyi
isterler, hayal ederler, dilekte bulunurlar ve kendilerine çekerler. Aslında
bunun tam tersidir. O şeye zaten sahipmiş gibi davranınca arkası gelecektir.
Yani kral gibi
davranırsan, krallık arkandan zaten seni takip edecektir.
Zenginlik ve varlık
bilinci ilk önce içeride başlar. Ve bunlar sadece para ile ilgili değildir.
Dostlarınızdır, arkadaşlarınızdır, sağlığınızdır, yaşamda aldığınız nefestir.
Yaşamda sahip olduğunuz şeylere odağınızı çevirdiğinizde bolluk ve bereket
bilincinin size katlanarak geri döndüğünü fark edeceksiniz. Buradaki sır budur. Bilincinizi yokluktan varlık bilincine
çevirmek ve oraya odaklamak.
*Söylediğimiz her
cümle hatta her kelime, bilinçaltımıza verdiğimiz bir komuttur.
Kullandığınız
kelimelerin düşündüğünüzden kat kat fazla etkisi var. İnanarak söylemiş olmasanız bile bu böyledir.
O cümlelerin de bir enerjisi var ve kendini gerçekleştirme gücüne sahiptirler.
*Olumlu bir şeyi
kendinize çekmenin yolu; olumsuz bir şeyi bırakmak ve onun için bir boşluk
oluşturmaktır. Daha iyisinin gelmesi için. Bir şeyi sıkıca kavradığınızda,
tutmaya devam ettiğiniz sürece oraya yeni bir şey gelmeyecektir.
Yeni bir şeyin gelmesi
için negatif tutunduğunuz her şeyi bırakmanız gerekiyor. Eşyalar için de
böyledir. İlişkiler için de böyledir.
Bir şeyi
bıraktığınızda o boşluk açılır ve orası hemen yeni ve güzel bir şeyle dolar.
* Refah, bolluk ve
bereket doğuştan hakkımızdır. Gerçekten bunları hak ettiğinize, bilincinizde ve
bilinçaltınızda inanmanız gerekiyor. Siz gerçek anlamda bu hak etme duygusuna
sahip olmadığınızda parayı da bolluğu da bereketi de ilişkileri de sevgiyi de,
güzel olan her şeyi itmiş oluyorsunuz.
Normalde bizim doğal
durumumuz sağlıktır, zenginliktir, neşedir. Bütün bunlar aslında sizin
tarafınızdan çağırılmayı bekleyen dalga boylarıdır. Siz titreşiminizi ancak o
dalga boyuna yükselttiğinizde eşleşirsiniz ve hayatınızda görmeye başlarsınız.
Titreşiminizi bu dalga boyuna yükselttiğinizde fiziksel düzlemde de hayata
geçtiğini görürsünüz. Bunu da sadece
düşüncelerinizle ve düşüncelerinizin oluşturduğu duygularınızla yaparsınız.
Gerçekten yapmak için
yaratıldığınız işi yaptığınızda, evren sizi bolluk ve bereketle ödüllendirir.
İçsel düzeyde reddettiğiniz bir işte çalışıyorsanız onunla ilgili bolluk ve
bereketiniz her zaman bir miktar kısıtlayıcı olacaktır. Fakat sevdiğiniz bir
işi yaptığınızda, o işi gerçek bir tutku ve neşeyle yaparsınız ve para bunun
doğal bir ödülü olarak kendiliğinden hayatınıza girecektir. Tabiki burada para
ile ilgili geriye dönüp bilinçaltınızı biraz silkelemeniz de önemli.
*Kendini seven kişiye
para gelir.
*Kuvvetli bir imgeleme
gücüne ihtiyacımız var. Hayal kuramıyorum cümlesini hayatımızdan çıkaralım.
Günde 5-10 dakika buna ayıralım.
*Büyük hayaller
kurmaktan korkmayın. Küçük oynamak, size yada evrene hizmet etmez.
Tevazu bir erdemdir
fakat gereksiz bir tevazu, sizi büyük hayallerinizden geride tutar.
Her birinizin kendine
ait bir balonu var. Ve o balonu siz üflersiniz. Üfleme gücünüz nereye kadar
uzanıyorsa oraya kadar o balonu büyütürsünüz. Balon dediğimiz aslında
holografik bir yansıma dünyasıdır. Bizler hepimiz aynı dünya içinde görünsek
de, aslında farklı dünyalardayız.
Dünya dediğiniz,
tamamen sizin gözlerinizle çektiğiniz bir yansıtma dünyasıdır. Gece yatığınızda
kamera kapanır. Sabah gözünüzü açtığınıda tekrar açılır. O zaman ben bu dünyaya
istediğim objeyi koyabilirim. İstediğim şeyi çekebilirim. Bunun formülü de;
kendi titreşimimi yükseltmekten, kendime inanmaktan, göründüğümden çok daha
fazlası olduğumu bilmekten geçer.
Bir hayal panosu, bir
dilek yıldızı, bir fotoğraf, aslında arzu ettiğiniz hedefe bilinçaltınızı
programlamak demektir.
Bilinçaltı net hedef
ister. Bir hayal panosuna sürekli
baktığınızda, farkında olmadan oraya enerji gönderirsiniz. Farkında olmadan bir
kez daha düşünür ve o düşüncenin duygusunu yayarsınız.
*Hak ettiğinize inanın.
Refahı, parayı, sağlığı, hepsini hak ettiğinize inanın. Hak ettiğinize
inanmanın yolu da kendinizi çok sevmekten, bir insan olarak bunların hepsini
hak ediyorum demekten geçer.
*Her zaman tasarruflu
olun fakat bir şeyi daha ucuza kapatmak için çabalamak yerine, bu zamanı daha
fazla değer oluşturmaya harcayın. Başka bir deyişle yokluğa değil varlığa
odaklanın. On lira borcunuz varsa, nasıl yirmi lira kazanabileceğinize kafa
yorun.
Bir şeyi çok ucuza
almak için kafa yorduğunuzda, farkında olmadan yokluk bilincine girersiniz.
*Tüm bu prensipleri
bilmek, titreşiminizi yükseltmek, her iş yaptığınızda kazanacağınız anlamına
gelmez. Her gün her işin yolunda gideceği anlamına gelmez. Her şeyi hemen direk
kendinize bağlamayın. Titreşiminizi
yükseltmek, bir şey olmadığında, onu kabule geçmek anlamına geliyor. Tepkinizi
değiştirirsiniz. Bir şeyi o gün satamadınız mı? Bilirsiniz ki yarın
satacaksınızdır. Bu ay biraz sıkıntılı mı geçti? Bilirsiniz ki önümüzdeki ay
bir şekilde düzelecek. İşte bu rahatlığa eriştiğinizde istikrarlı bir çizgi
tutulacak ve evren zaten size o döngüyü yaratacaktır. Bunu farkettiğinizde olmayan
bir şey için artık üzülmezsiniz. Bunun bugün böyle olması gerekiyor dersiniz.
Ya da bir şey olmadığında, onun sizin titreşiminizle ilgili olmadığını da
farkedersiniz.
Olanı kabule geçmek,
sizi her zaman bolluk ve bereketin istikrar çizgisinde tutacaktır.
Tepkinizi değiştirin.
Bugün de böyle. Ama yarın başka bir gün. Hemen kabule geçmek çok önemli bir
meziyettir. Teslimiyet dediğimiz şeydir.
*Evren bize ışığı
sağlar. Ama elektrik düğmesine basmak zorundasınız. Bir çok şeyi zihninizde
planlamış olabilirsiniz. Harekete geçtiğinizde, olasılıklar zincirini de
harekete geçirmiş olursunuz.
*Şikayeti bırakın!
Hemen her şeyle ilgili
şikayeti bıraktığınızda, otomatik olarak titreşiminiz yükselir.
*Dedikoduyu bırakın.
Ettiğiniz bir dedikodu işinizin bereketini kaçırır. Farkına bile varmazsınız.
Sabah birisinin dedikodusunu yaparsınız, öğleden sonra bir işiniz rast gitmez.
Tam aksine, sabah öğle
akşam, birilerinin hayatına dokunduğunuzda, hayatınızdaki işlerin nasıl da yolunda
gittiğini göreceksiniz.
*İntikam, dargınlık,
değersizlik duygularını bırakın. Kin ve intikam duyguları, sizi tamamen düşük
frekansta tutar. Bırakın. En azından nötr hale geçin.
*Kendinizi bağışlayın.
Çünkü kendini bağışlamayan insan, bolluğu kabul edemez. Hak etme duygusuna
geçemez.
Serpil Ciritçi - Kişisel Gelişim Uzmanı
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=i5ycqlw0_G4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder