9 Ekim 2018 Salı

Bolluk, Bereket ve Refahın Sırları


*Alma verme dengesi.  Vermeden alamazsınız. Verdiğiniz şey size kat be kat geri döner.
Para, sevgi, iyilik olabilir. Bu bir terazi gibi dengededir. Ne kadar verirseniz o kadar alırsınız.
Ve hiçbir şey bedelsiz gelmez. Burada da denge şarttır. Ne alırsanız alın bedelini ödemek zorundasınız.

*Gerçek refah dışta değil içte başlar. Siz önce zihninizde varlık bilincini içsel düzeyde oluşturacaksınız, bu daha sonra dışınızdaki dünyaya yansıyacak.
İnsanlar bir şeyi isterler, hayal ederler, dilekte bulunurlar ve kendilerine çekerler. Aslında bunun tam tersidir. O şeye zaten sahipmiş gibi davranınca arkası gelecektir.
Yani kral gibi davranırsan, krallık arkandan zaten seni takip edecektir.
Zenginlik ve varlık bilinci ilk önce içeride başlar. Ve bunlar sadece para ile ilgili değildir. Dostlarınızdır, arkadaşlarınızdır, sağlığınızdır, yaşamda aldığınız nefestir. Yaşamda sahip olduğunuz şeylere odağınızı çevirdiğinizde bolluk ve bereket bilincinin size katlanarak geri döndüğünü fark edeceksiniz. Buradaki sır budur.  Bilincinizi yokluktan varlık bilincine çevirmek ve oraya odaklamak.

*Söylediğimiz her cümle hatta her kelime, bilinçaltımıza verdiğimiz bir komuttur.
Kullandığınız kelimelerin düşündüğünüzden kat kat fazla etkisi var.  İnanarak söylemiş olmasanız bile bu böyledir. O cümlelerin de bir enerjisi var ve kendini gerçekleştirme gücüne sahiptirler.

*Olumlu bir şeyi kendinize çekmenin yolu; olumsuz bir şeyi bırakmak ve onun için bir boşluk oluşturmaktır. Daha iyisinin gelmesi için. Bir şeyi sıkıca kavradığınızda, tutmaya devam ettiğiniz sürece oraya yeni bir şey gelmeyecektir.
Yeni bir şeyin gelmesi için negatif tutunduğunuz her şeyi bırakmanız gerekiyor. Eşyalar için de böyledir. İlişkiler için de böyledir.
Bir şeyi bıraktığınızda o boşluk açılır ve orası hemen yeni ve güzel bir şeyle dolar.

* Refah, bolluk ve bereket doğuştan hakkımızdır. Gerçekten bunları hak ettiğinize, bilincinizde ve bilinçaltınızda inanmanız gerekiyor. Siz gerçek anlamda bu hak etme duygusuna sahip olmadığınızda parayı da bolluğu da bereketi de ilişkileri de sevgiyi de, güzel olan her şeyi itmiş oluyorsunuz.
Normalde bizim doğal durumumuz sağlıktır, zenginliktir, neşedir. Bütün bunlar aslında sizin tarafınızdan çağırılmayı bekleyen dalga boylarıdır. Siz titreşiminizi ancak o dalga boyuna yükselttiğinizde eşleşirsiniz ve hayatınızda görmeye başlarsınız. Titreşiminizi bu dalga boyuna yükselttiğinizde fiziksel düzlemde de hayata geçtiğini görürsünüz.  Bunu da sadece düşüncelerinizle ve düşüncelerinizin oluşturduğu duygularınızla yaparsınız.
Gerçekten yapmak için yaratıldığınız işi yaptığınızda, evren sizi bolluk ve bereketle ödüllendirir. İçsel düzeyde reddettiğiniz bir işte çalışıyorsanız onunla ilgili bolluk ve bereketiniz her zaman bir miktar kısıtlayıcı olacaktır. Fakat sevdiğiniz bir işi yaptığınızda, o işi gerçek bir tutku ve neşeyle yaparsınız ve para bunun doğal bir ödülü olarak kendiliğinden hayatınıza girecektir. Tabiki burada para ile ilgili geriye dönüp bilinçaltınızı biraz silkelemeniz de önemli.

*Kendini seven kişiye para gelir.

*Kuvvetli bir imgeleme gücüne ihtiyacımız var. Hayal kuramıyorum cümlesini hayatımızdan çıkaralım. Günde  5-10 dakika buna ayıralım.

*Büyük hayaller kurmaktan korkmayın. Küçük oynamak, size yada evrene hizmet etmez.

Tevazu bir erdemdir fakat gereksiz bir tevazu, sizi büyük hayallerinizden geride tutar.
Her birinizin kendine ait bir balonu var. Ve o balonu siz üflersiniz. Üfleme gücünüz nereye kadar uzanıyorsa oraya kadar o balonu büyütürsünüz. Balon dediğimiz aslında holografik bir yansıma dünyasıdır. Bizler hepimiz aynı dünya içinde görünsek de, aslında farklı dünyalardayız.
Dünya dediğiniz, tamamen sizin gözlerinizle çektiğiniz bir yansıtma dünyasıdır. Gece yatığınızda kamera kapanır. Sabah gözünüzü açtığınıda tekrar açılır. O zaman ben bu dünyaya istediğim objeyi koyabilirim. İstediğim şeyi çekebilirim. Bunun formülü de; kendi titreşimimi yükseltmekten, kendime inanmaktan, göründüğümden çok daha fazlası olduğumu bilmekten geçer.
Bir hayal panosu, bir dilek yıldızı, bir fotoğraf, aslında arzu ettiğiniz hedefe bilinçaltınızı programlamak demektir.
Bilinçaltı net hedef ister.  Bir hayal panosuna sürekli baktığınızda, farkında olmadan oraya enerji gönderirsiniz. Farkında olmadan bir kez daha düşünür ve o düşüncenin duygusunu yayarsınız.

*Hak ettiğinize inanın. Refahı, parayı, sağlığı, hepsini hak ettiğinize inanın. Hak ettiğinize inanmanın yolu da kendinizi çok sevmekten, bir insan olarak bunların hepsini hak ediyorum demekten geçer.

*Her zaman tasarruflu olun fakat bir şeyi daha ucuza kapatmak için çabalamak yerine, bu zamanı daha fazla değer oluşturmaya harcayın. Başka bir deyişle yokluğa değil varlığa odaklanın. On lira borcunuz varsa, nasıl yirmi lira kazanabileceğinize kafa yorun.
Bir şeyi çok ucuza almak için kafa yorduğunuzda, farkında olmadan yokluk bilincine girersiniz.

*Tüm bu prensipleri bilmek, titreşiminizi yükseltmek, her iş yaptığınızda kazanacağınız anlamına gelmez. Her gün her işin yolunda gideceği anlamına gelmez. Her şeyi hemen direk kendinize bağlamayın.  Titreşiminizi yükseltmek, bir şey olmadığında, onu kabule geçmek anlamına geliyor. Tepkinizi değiştirirsiniz. Bir şeyi o gün satamadınız mı? Bilirsiniz ki yarın satacaksınızdır. Bu ay biraz sıkıntılı mı geçti? Bilirsiniz ki önümüzdeki ay bir şekilde düzelecek. İşte bu rahatlığa eriştiğinizde istikrarlı bir çizgi tutulacak ve evren zaten size o döngüyü yaratacaktır. Bunu farkettiğinizde olmayan bir şey için artık üzülmezsiniz. Bunun bugün böyle olması gerekiyor dersiniz. Ya da bir şey olmadığında, onun sizin titreşiminizle ilgili olmadığını da farkedersiniz.
Olanı kabule geçmek, sizi her zaman bolluk ve bereketin istikrar çizgisinde tutacaktır.
Tepkinizi değiştirin. Bugün de böyle. Ama yarın başka bir gün. Hemen kabule geçmek çok önemli bir meziyettir. Teslimiyet dediğimiz şeydir.

*Evren bize ışığı sağlar. Ama elektrik düğmesine basmak zorundasınız. Bir çok şeyi zihninizde planlamış olabilirsiniz. Harekete geçtiğinizde, olasılıklar zincirini de harekete geçirmiş olursunuz.

*Şikayeti bırakın!
Hemen her şeyle ilgili şikayeti bıraktığınızda, otomatik olarak titreşiminiz yükselir.

*Dedikoduyu bırakın. Ettiğiniz bir dedikodu işinizin bereketini kaçırır. Farkına bile varmazsınız. Sabah birisinin dedikodusunu yaparsınız, öğleden sonra bir işiniz rast gitmez.
Tam aksine, sabah öğle akşam, birilerinin hayatına dokunduğunuzda, hayatınızdaki işlerin nasıl da yolunda gittiğini göreceksiniz.

*İntikam, dargınlık, değersizlik duygularını bırakın. Kin ve intikam duyguları, sizi tamamen düşük frekansta tutar. Bırakın. En azından nötr hale geçin.

*Kendinizi bağışlayın. Çünkü kendini bağışlamayan insan, bolluğu kabul edemez. Hak etme duygusuna geçemez.

Serpil Ciritçi - Kişisel Gelişim Uzmanı

Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=i5ycqlw0_G4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder